Bismillahirrahmanirrahim;
Adnan Demirtürk… Karadeniz’in derinlikli ve heyecanlı evladı… Yaşanan coğrafyanın insana etkisi biliniyor. O, deniz ve tabiatın zorlu şartlarıyla yetişti. Sıkıntılar, mahrumiyetler onu genç yaşta olgunlaştırdı. Zekiliği, güler yüzlülüğü, hazırcevaplılığıyla kendisini çevresine sevdirdi. Okullarını hep birincilikle bitirdi. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin Vakfıkebirli ilk öğrencisi oldu.
Arkadaşları arasındaki farklılığı belirgindi. Bilgi, disiplin ve organizasyon yetenekleri liderliğinin müjdecisiydi. Özgüveni, cesareti yüksekti. Kabına sığmayan zekâ ve enerjiye sahipti. Vakarlı ve samimiydi. Ankara’daki öğrenim yıllarında gençlik hareketlerine öncülük etti. Fakat düşünceleri mecrasını bulmuş değildi.
Kitap kurdu denilecek ölçüde çok okur; kendine güvenirdi. Erbakan Hoca’nın çalışmalarını duymuştu. Ona sorular sorup sıkıştırmak için bir toplantısına katıldı. Hoca konuşmaya başlayınca farklılığı yakından gördü. Fikir ve çözümlerine hayran kaldı. Çölde, günlerce su aradıktan sonra bulan insan gibiydi. Aradığını buldu; Hocasına teslim oldu. Adnan Bey bu kavuşmayı, “Hoca’ya, değil soru sormayı; ayaklarımı kıpırdatacak cesareti bile kendimde bulamadım” sözüyle anlatır.
Bu olaydan sonra Milli Görüş hareketine katıldı. Milli Görüş’ü insanlığın kurtuluş vesilesi bir dava olarak gördü. Milli Görüş adına verilen görevleri, “Başüstüne, emredersiniz, hemen, derhal” diyerek kabul etti. Bir fedai gibi çalıştı. Aldığı görevleri yüz aklığıyla tamamladı.
SEVDASI MİLLİ GÖRÜŞ’TÜ
ERBAKAN’I lider, Milli Görüş’ü Türkiye ve insanlığın kurtuluş reçetesi kabul etti. Milli Görüş sevdasına tutulmuştu bir kere. Davayı insanlığa anlatmalıydı. Türkiye’nin misyonuna sahip çıkması; dünyanın barış iklimine girmesi buna bağlıydı.
Okulunu bitirince, çevresi onun kaymakam olmasını istedi. Fakat o, Milli Görüş ölçüleriyle bir nesil inşası için çalışacaktı. “Kaymakam olursam, günlük işler zamanımı alır, davama hizmet edemem” diyordu. “Aktif zaman”a ihtiyacı vardı.
Maneviyatın maddeye hâkimiyeti anlayışıyla Vakfıkebir’de “Selam Muhasebe Bürosu”nu açtı. Geçimini sağlamayı, kutlu yürüyüşün startını vermeyi amaçladı. Bu olay, Vakfıkebir’de bir neslin yetişmesine filiz, bir meşalenin tutuşmasına kıvılcım oldu. Milli Görüşçü ağabeyleriyle birlikte geniş çalışmalar başlattı. Samimi gayretler diğer illerde de yankılandı.
Davasına inanmış, dünyayı iyi okuyup doğru düşünebilen nesiller yetiştirmeyi amaçladı: “Açısı tam insan olalım. Sürüye kurt getirmeyen insan! ‘Adam gibi adam’ olalım. Asıl felaket, ebedi hayatta cennetten mahrum kalmaktır.”
Milli Görüş’ü anlatmayı hep önceledi. 1995 seçimlerinde arkadaşları onu Trabzon milletvekili aday adaylığına teklif ettiler. Bir köyde, karlı bir kış gecesi seçim çalışmasındayken radyodan milletvekili sıralamasını öğrendiler. Adnan Bey 8. ve son sıradaydı. Bir kenara çekilerek dua etti: “Yarabbi, sana şükürler olsun, aktif zamanla davamı anlatabileceğim.” O seçimde, bütün adaylardan daha fazla çalıştı.
MGV GENEL BAŞKANLIĞI
1996’DA MGV Vakfıkebir İlçe Başkanı seçildi. O güne kadar görülmeyen gençlik çalışmasını başlattı. İlçe hizmet binasını genel merkez titizliğiyle düzenledi. Plan ve disiplinli çalıştı. Gençliğe ağabeylik yaptı. Görev şuuruna sahip seçkin kadrolar yetiştirdi.
Nevzat Laleli Bey, 17 yıl Milli Gençlik Vakfı Genel Başkanlığı’nı yürütmüştü. Yeni kongrede adaylık istemedi. Adnan Demirtürk, yapılan istişareler sonucu, 6 Eylül 1997 kongresiyle, 32 yaşındayken MGV Genel Başkanlığı’na seçildi. İlk gün şöyle demişti: “İnancımızın esası, ‘Halik’ı ta’zim, mahluka şefkattir.’ Bir insanı kurtarmak, bütün insanlığı kurtarmak gibidir.”
Adnan Demirtürk “planlama”yı öne çıkardı. Vakıf tüzüğü doğrultusunda komisyon ve birimler oluşturdu. Disiplinli ve sistematik çalıştı. Ekim 1997’de, Konya’daki toplantıda yeni dönemi tanıttı: “Çalışmalarımızın en önemli özelliği kader birliği, gönül seferberliği ve ağız tadıyla çalışmaktır. Kardeşlerimiz birer muhabbet fedaisi olmalıdır.”
28 Şubat’ın en katı, en baskıcı döneminde efsanevi hizmetler yapıldı. Adnan Başkan, kendisine verilen kâinat çapındaki emaneti tenha yerlerde temsil etmek istemedi. Ankara’nın en gözde salon ve otellerinde aylık toplantılarını yaptı. “En büyük emniyet çalışmaktır” diyor; darbecilere, “Biz buradayız, görevimizin başındayız” mesajı veriyordu.
Son toplantısını 15 Mayıs 1999’da Samsun’da yaptı. Ölümden, öte dünyadan, şehitlikten söz etti. Kadrolarına veda eder gibiydi: “Tılsımı bozmayın! Tılsım bir kanlı kefenle Allah’ın huzuruna gitmeye sevdalı olmaktır.”
Aynı akşam Ankara’ya dönerken Havza civarındaki trafik kazasında yakın çalışma arkadaşları Ahmet Zahit Turan (24), Talha Özcan Eyüboğlu’yla (23) birlikte Hakk’a yürüdüler.
Hak davanın 3 yetimine: Milli Gençlik tılsımı bozmadı; tuttuğu eli bırakmadı!
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.