Suriye’de “İSYAN” diye tabir edilen bir halk hareketi başladığından beri, değişen tek şey takvimin yaprakları ve kaynağı meşkûk bu isyanın bedelini ödeyen masumların sayısından başkası değil. Ne zalim devlet zulmünden vaz geçmiş durumda ne de halk kendisinden beklenen birlikte mücadeleyi sağlamış durumda. Beş yıldır her gün onlarca insan ölürken dünya seyirci kalmaktan başka bir şey yapmıyor. NATO’nun Libya’da yaptığı insanlık dışı uygulamalar zihinlerde taptaze durur iken, buna ilave olarak Kosova’da Avrupa’nın göbeğinde NATO askerlerinin gözü önünde yapılan Müslüman katliamı hala canlılığını korur iken, birileri Suriye’de bir batılı kurtarıcı bekliyor. Anlaşılan o ki her devlet kendi menfaatini düşünüyor. Diğer bir ifade ile ölen onlarca insan üzerine çıkar hesapları yapıyor. Her ne oluyorsa olsun süreç büyük İsrail projesine zemin hazırlıyor.
Geçen hafta sayamadığım fakat bir sokağın ortasında yan yana serilmiş onlarca minik beden gördüm katledilmiş. Sayısını sayamadık yahut saymadık çünkü insanlık artık küsurlu ifadelerle düştü. Yirmi beş yaş yukarı ölülere artık üzülmez olduk. İnsanlara “yığın” diyoruz Zira cesetlerin sayıları artık yığınları andırır oldu. Evet, Suriye’de bir yığın günahsız yavrucak öldü.
Suriye’de isyanın daha başından beri bir defa olsun milyonluk bir gösteri yapmayı başaramadı muhalifler. Tam aksine Beşar yanlıları ise Şam’da istediklerinde milyonluk destek yürüyüşleri yapabiliyor. Sürecin başından beri bir defa birlik sağlayamadı muhalifler oysa Beşar yanlıları hiç bölünmedi. Gerçi hep böyledir devrimlerin hikâyeleri, az ile başlar çok ile sürer az ile devam eder. Ancak Suriye’de olması gereken, milyonların Şam sokaklarını doldurması ve muhaliflerin birlik olmasından başka bir şey değil. İşin artık silah ile çözülmesinin mümkün olmadığı aşikâr. Muhaliflerin Suriye de kimsede suç aramaya yüzü olmasa gerek, zira muhalifler hiçbir zaman birlik olamadılar yahut oldurulmadılar. Birlik olmaksızın dirliğin, dirliğin olmadığı yerde de kuvvet ve gücün olamayacağını anlayamadı muhalifler. Suriye’de özlenen devrim düşük yaptı, zira kaynağı hala meşkûk bir girişimdir bu isyan. Bir bütün olarak isyan olmaksızın devrimin olmasını beklemek boşuna, Bu yüzden Suriye’de ölen bebelerin kanları isyanın ilk başlarında sokağa çıkmaya karar veren ancak sonrasında çıkmama eğilimi gösteren Suriyelilerin boynuna. Türkiye’de gerçek akıl sahiplerini dinelemeden sokaklara dökülen bir grup azınlık ve bu azınlığın karşısında babadan zalim Beşar’ın zulmü ve bu zulme sessiz kalan çıkarcılar bebeklerin kanların sorumlularıdır.
Bir iç mesele olarak ifade edilen Suriye için, Türkiye’de neden milyonlar sokaklarda değil? Ne oldu bize ki bin yıldan beridir tanıdığımız Şam sokaklarında, Cumhuriyet kurulurken başkent olması teklif edilen Haleb sokaklarında, sokaklar dolusu çocuklar ölürken bizler güneşli günlerde sokağa dahi çıkamaz olduk. Bir iç meselemiz olan Suriye’de yapılan bu zulme karşı acaba Kilis’te, Hatay’da milyonlar eylem yapsa sıcaklığımız ulaşmaz mı Suriyeli masumlara ve mazlumlara? İsyanın ilk başından beri evlerinde saklanıp devrime katılmayanlara bir cesaret vermez mi soluğumuz? Madem Şam’ın yalçın kayalarında yürümeye cesareti olan adam kalmamış, Türkiye’de mazlumlar için sokağa çıkacak adamlarda mı kalmadı? Hiçbir sivil toplum örgütü ya da siyasi parti neden Hatay’ın, Kilis’in ve Anteb’in sokaklarını patlatırcasına zulme karşı bir ses vermiyor? Neden Cuma eylemlerimiz olmaz oldu, Ne oldu biz Türklere ki yanı başımızda öldürülen binlere artık ses çıkarmaz olduk!
Ne değeceksiniz miniklerin annelerine, Türk sokaklarının sessizliğini ne ile ifade edeceksiniz? Hangi gerekçelerle hangi siyasi hesaplarla yavrusu onursuz insanlar tarafından parçalanmış bir annenin isyanını duymadığınızı açıklayacaksınız.
Türk devletinin gücü bir yere kadar yetiyor. Bu yetememeden kaynaklanan acı eminim karar sahiplerinin yüreklerini dağlıyor. Fakat ağlamanın vakti geçti. Peki, neden bu karar sahipleri milyonların sokaklarda olmasına izin vermiyor? Yoksa bilmediğimiz bir gerçek mi var? Ya da yiğitlerimiz mi kalmadı, Bırakın Şam’ı Yemen’e evlat gönderen annelerimiz mi kalmadı?
Türk dış politikası değil bütün siyaset Suriye için bitmiştir. Çünkü Suriye’de insanlık sokakları dolduran minik yavruların kanında boğulmuştur. Suriye’de insanlık günahsızların analarının feryatları ile sağır olmuştur. Siyaset çaresiz babaların gözlerindeki kin ve öfke karşısında darmaduman olmuştur.
Rivayet o ki kendi taraftarı hamile bir kadının kocası tarafından öldürülüp karnı deşildiği bilgisi Hz. Ali efendimize geldiğinde, Hz. Ali efendimiz ordusu ile Küfe yakınlarından girip Ürdün’den çıkmıştır. Baş üstünde baş taş üstünde taş bırakmamıştır. Siyaset artık bitti siyasetin karar mekanizmalarında olan dünya güçleri masum kanına doymaz oldu. Bütün süreçler artık büyük İsrail hayaline doğru eviriliyor. Hak ile batılın mücadelesinde meydan erlerin ve Yavuz Sultan Selimlerin zamanı, zaman artık bütün dünyada bir ahlâk isyanının zamanı.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.