İdlip… Bir Müslüman şehri. Klor gazı insanların üstüne yağarken, hep birlikte zevke daldık, ölenlerin çığlığı dahi kulaklarımıza çalınmadı.
Bizi öldüren klor gazının menşei dışarıdan… Kendimizin dahi üretemediği gazın öldürdüğü çocukları görünce, utanç katmerleniyor.
Rus’un gazıyla, Amerika’nın silahıyla ölen insanlarımız… Para vererek, insanca yaşamak yerine, ölmeyi yol bilen bir coğrafyanın uyanması gerekmez mi?
Suriye Esad’la mı devam edecek, Esadsız mı? Fal açanların ötesinde, doğrudan cephe almış bizim gibi ülkelerin öngörüleri yerle bir olurken, Amerika, kedinin fareyle oynadığı gibi, dünyanın az gelişmiş ülkeleriyle oynamaya devam ediyor…
Çizmeleriyle boynumuza basan emperyalistleri dost bilmek gibi bir aymazlığın içine yuvarlanırken, kaybedenin sadece biz değil, bütün insanlık olduğunu unutuveriyoruz.
Suriye’de ölen sadece insanlar değil, insanlığımızdır.
Irak’ta patlayan bombaların üstündeki yazıları iyi okuyun… İnsan öldüren mermilerin kimlere ait olduğunu görün bir…
Niye yabancı askerler Suriye’de fink atmaktalar?
Dünyanın silah satan ülkeleri, yeni pazarlar oluştururken, bu pazarın insan ölümlerini çoğaltmaktan başka bir işe yaramadığını dünya görmüyor mu?
Dünyaya yeni bir düzen gerekiyor.
Bu sistemle, dünya huzur bulamaz, geleceği kucaklayamaz.
Hardal gazıyla öldürülen Hama Müslümanları çabuk unutuldu. Sırf iktidarını güçlendirmek, varlığını devam ettirmek için, insanları gazlarla, bombalarla toplu şekilde öldüren canileri, silah satan ülkeler, kendilerini, dünyanın beşi ilan eden eli kanlı güçler korumaya devam etmektedirler.
Aslında korudukları kendi çıkarlarıdır, gelecekleridir.
Ya biz… Biz ne yapmaktayız?
İslam coğrafyasındaki bu insanlık dışı gelişmeler karşısında, eli kalem tutan, ağzı laf yapan, kafa yoranlar ne tavır sergilemektedirler?
Ahvalimiz nicedir?
Ne sen sor, ne ben anlatayım, demiş eskiler… Durum vahimdir.
Televizyonları başında çöreklenmiş Müslümanlar, film seyreder gibi, esaretlerini seyrediyorlar, yenilmişliklerini… Aşağılanmış hallerini, seyrediyorlar.
Bu düzen nereye kadar devam edecek?
Ağzı kanlı, eli kanlı, başkasının ölümü üzerine, ticaret kurmuş güçlerin keyfilikleri ne vakte kadar devam edecek?
Bugün klor gazı onların üstüne atılır, yarın başka bir gaz, atom bize atılır.
Bu sessiz duruş, bu, hâlâ benim kapımı çalmadılar, bana ne anlayışı sürdükçe, haneler, yürekler tek tek ölür… Ve toplu yok oluşlar bile sıradanlaşır.
İşte, o kanıksama var ya, sıradanlaşma yani, işte o vakit, biz tam olarak teslim olmuşuz demektir.
Direncimiz, öfkemiz ve tepkimiz ölmemeli…
Umudumuz ölmemeli…
Bu kadar oyun karşısında, yine de inananlar için çıkış yolu vardır… Yeter ki, yürekleri ve öfkeleri, akılda ve çabada birleştirelim…
Biraz gaz, biraz barut, çokca ölüm olmaması için, umudu dirileştirelim…
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.