Hemen söyleyelim, “sil baştan”. Şu ana kadar Trump üzerinden verdiği mesajlar (her ne kadar inişli-çıkışlı gibi görünse de) ABD’yi yeniden o eski günlerine taşımak için gerekirse “Washington’u, tüm dünyayı yakarım” modunda. Fakat yanlış anlaşılmasın, hemen yakacak değil. Sadece şu an elinde bir bidon benzin ve kibrit tutuyor, isteklerini bir bir sıralıyor. Siz buna raf ömrü dolmuş “kabadayı kovboy” ruh hali de diyebilirsiniz. Yani tam bir acziyet durumu!
Evet, yeni başkan Trump, ABD’nin devlet olarak önceki başkan Obama ile gerçekleştirmek isteyip de yapamadığı şeyi bu sefer onun “kaba versiyonu” ile hayata geçirmek istediği bir seçim. Dolayısıyla piyangodan çıkmış biri değil. Sadece, “öyle imiş” gibi lanse edilmeye çalışılıyor. Yani tam bir Hollywood yutturmacası. Nasıl mı?
Hatırlayacaksınız, Obama “değişim” diye gelmişti. Peki sonuç? Koskoca bir enkaz ve hayal kırıklığı! Tüm hata Obama’da mı? Elbette hayır. O sadece kendisine biçilen rolü iyi ya da kötü oynamaya çalıştı ve sonuç istenildiği gibi çıkmayınca da günah keçisi ilan edildi. Dolayısıyla Obama, Dünya Derin Devleti (3D)’nin ilk seçeneğinin kötü bir uygulayıcısı idi ve bu seçeneğin artık uygulanma imkânı da kalmadı.
ABD Hatayı En Başta Yaptı!
Çünkü ABD aslında Soğuk Savaş sonrası kazandım dediği anda kaybetmeye başlayan bir devlet idi. “Varlığı-gücü-meşruiyeti” hep bir “öteki”, düşman üzerineydi. O yüzden 11 Eylül ile bunu aşmak istedi ama bu sefer işe yanlış yerden başladı. Merkez hedef alacağına kenar kuşağa yüklendi ve bu kapsamda da daha önceki “öteki”ye karşı “müttefiki” olanları kendisine “düşman” seçti.
Sonuç; amiyane tabirle kovboy bu sefer kendi ayaklarına sıktı ve kaçınılmaz bir şekilde duvara tosladı.
Duvara sert bir şekilde toslayan 3D, bunun üzerine sıkı bir Haçlı yerine, Müslüman görünümlü bir Haçlı’yı iktidara taşıdı ve içinde bulunduğu tıkanıklıktan bu şekilde kurtulmak istedi. Obama da tipleme olarak buna fazlasıyla uygundu. Fakat onun renk tonu, sempatik görünmeye çalışan yüzü ve çiğnediği sakız ABD ile “ötekiler” arasında istenen iletişimi-işbirliğini bir türlü sağlamaya yetmedi. Öyle ki, gelişinde adına develer kesilen Obama görüldüğü yerde pabuçlanmaya başlandı.
ABD Önce Kendini ve Batı’yı Adam Etme Derdinde!
Şimdi, ABD Trump ile hem gerçek yüzüne dönüyor hem de daha önce başlaması gereken yerden operasyona başlıyor. Hegemon güç olmanın yolunun öncelikle Washington-New York ve Avrupa’daki başkentlerden, özellikle de onun sembolü olan Brüksel’den geçtiğinin farkında.
Daha somut bir ifadeyle ABD’nin, dolayısıyla da Trump’ın önceliği ilk olarak kendi evini ve yakın çevresini/tampon alanını sıkıya almak. Bunun anlamı ise Avrupa Birliği (AB) ve NATO olarak karşımıza çıkıyor. “ABD-Almanya-İngiltere-Fransa Dörtlüsü”nü o yüzden daha yakın takip etmekte fayda var. Çünkü şenlik başlıyor.
Tam da bu noktada Beyaz Saray Sözcüsü SeanSpicer’ın Beyaz Saray’daki günlük basın toplantısında Trump’ın NATO’ya bakışıyla ilgili yaptığı değerlendirme büyük bir önem kazanıyor.
NATO Genel Sekreteri JensStoltenberg ile telefonda görüşen James Mattis’in, “NATO’nun ABD için çok önemli olduğunu ve Washington’ın ittifaka bağlılığını koruyacağını” söylediğinin üzerinden daha bir gün geçmişken; daha önceki açıklamalarında NATO’nun artık “işlevsiz” olduğunu ve ABD’nin bu kuruma “gereğinden fazla para aktardığını” savunan Trump’ın Örgüt ile ilgili son değerlendirmesi sözcü tarafından dillendirildi: “O, NATO’nun kuruluş amacına uygun hareket ettiğini veya etkili olduğu düşünmüyor.”
Bunun üç anlamı var: ABD ya “dükkânı/örgütü” kapatacak ya yeniden yapılandıracak ya da daha küçük/mobil yapılar, NATOcuklar kuracak. ABD-Avrupa arasındaki son havaya bakıldığında üçüncü seçenek ABD açısından daha bir tercih nedeni olacağa benziyor.
Evet, Obama’nın yapamadığı “değişim”iTrump çok daha radikal bir şekilde yapacağa benziyor. Buna kendi içindeki sistem, uluslararası sistem ve ABD ile müttefikleri bağlamında geliştirdiği her türlü kurumsal yapılanma ve işbirlikleri de dâhil gibi görünüyor. Dolayısıyla fazlasıyla riskli-tehlikeli bir süreçten geçiyoruz. Buna, ABD-küresel sistemin türbülansı da diyebiliriz.
ABD/Batı’nın türbülansa girdiği bir ortamda bizim bir an önce içinde bulunduğumuz türbülanstan çıkmamız işte bundan dolayı çok önemli. Türk-İslam coğrafyası yüzyılda bir gelen bu fırsatı tepmemeli!
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.