Oktay Akbal ilk tespiti yıllar önce yapmıştı: ‘Önce Ekmekler Bozuldu’
Önce çarşıyı kaybettik sonra çarşı ekmeğini, sonra da bu ekmeğin tadını.
Ardından Özdemir Asaf iki satırla toplumsal dejenerasyona dikkat çekip S.O.S verdi: ‘Bütün renkler hızla kirleniyordu/Birinciliği beyaza verdiler”
Necip Fazıl daha derine inerek kurcaladı lügatimizi: “ Nispetleri değişti yedi ses, yedi rengin/ Mart kedisinin dili bizimkinden çok zengin.”
İhlas, hizmet, himmet, zaman, Samanyolu, şakirt, bereket… Sözcükleri şimdilerde kendilerini taşımaktan aciz durumda.
Şu günlerde “evet” deseniz bir türlü demeseniz başka bir türlü.
“Hayır” kelimesi de öyle, çok kolay bu sözcük nasıl ve hangi anlamda kullanırsanız kullanın yakınlarınızla aranızı açabilir.
Günah, sevap, haram, mekruh ve mubah kelimeleri de kullanan ağza göre günlük dolaşımının çok ötesinde anlamlara kayabiliyor.
Cümlemize pusu kuranlar önce kelimelerimizi gözlerine kestiriyor.
Kutsallarınızı mizaha boyayarak tanınmaz hale getiriyorlar.
Cihat kelimesine bugün dünyada giydirilen anlam mücahede bilincini dumura uğratmaya yöneliktir.
Cami dilimizde gittikçe küçülen bir kelime. Mescid’in içerdiği anlamı yüklemişiz ona. Oysa “cami” sadece namaz kılmayı değil, eğitim, toplantı, dinlence ve düğün gibi birçok sosyal ve
kültürel etkinliği de cami (bünyesinde barındıran) bir sözcüktür. Üstat cemil Meriç “Kamusa uzanan el namusa uzanan eldir” demişti. Gel gör ki bugünün insanı sadece kamusa değil
namusa da el uzatmış durumdadır.
Namus kelimesini sadece belden aşağı bir anlamla tahdit eden anlayış fikrin, düşüncenin, sözün, vicdanın ve emanetin de bir namusu olduğu gerçeğinin üzerini kalın paltosu ile setretti.
Kelimelerimiz kovuldukları dünyaya tekrar geri çağrıldıkları an eminim dünya daha bir insanların birbirini önyargısız anlayabildikleri bir yer olacaktır.
YAŞASIN, NİHAT HOCA YÖK ÜYESİ!
Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu jet bir kararla YÖK üyeliğine seçildi.
Ne kadar sevindim bilemezsiniz.
Eğer hoca yeni görevinde tam gün mesai yapar ya da kendini yüksek öğretimin sorunlarına adarsa bol ağlamalı, vaaz mitinglerinden de kurtuluyoruz demektir.
Halkımızı dini menkıbelerle ustalıkla ağlatmasını başaran Hatipoğlu’nun YÖK üyeliğine seçilmiş olması geniş kesimlerde eleştiri konusu oldu.
Çok keyfi bir atama olduğu şeklinde eleştiriler aldı.
Dini konuları arabesk şekilde anlatarak halkı ağlattığından dem vurularak hakkaniyetli bir atama yapılmadığı söylendi.
Hâlbuki ortada şaşıracak bir şey falan yok.
Önceden ağlamayana meme vermiyorlardı, şimdilerde ağlatmayana meme vermiyorlar. Neyse ki YÖK’teki görevi ile beraber Hatipoğlu’nu artık kitlesel din programlarında daha az
göreceğiz, bu bile önemli bir gelişme.
Darısı diğer hocaların başına.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.