SON devrin önemli İslâm / Ehl-i Sünnet âlimlerinden Nedim Urhan Hocanın düşünce yapısına dair muhtasar bilgileri muhtevî bu yazının, hocamızın evsafını, ne yapmak istediğini, neleri değiştirmek istediğini, İslâm davası için nasıl mücadele ettiğini anlatmamıza kifayet etmeyeceği ma’lum olsa da biz kısaca tanıtmaya çalışacağız.
Küçük yaşlarda hafızlık için “Kurban Hoca”nın tedrisine giren, oradan İstanbul İmam Hatip Ortaokulu’na ve sonra da İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nü bitiren Nedim Hoca, son devrin önemli İslâm büyüklerinden Arnavut Hüsrev Hoca, Celaleddin Öktem, Ömer Nasuhi Bilmen, Ahmet Davudoğlu, Ali Haydar Efendi, Gönenli Mehmed Efendi, Bekir Haki Yener, Hasan Basri Çantay, Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı ve Gümülcineli Mustafa Efendi gibi âlimlerden istifâde etmiştir.
Yüksek İslâm Enstitüsü’nden mezun olduktan sonra Giresun’da Din Kültürü öğretmenliğine başlamış, sonra Giresun İmam Hatip Okulu’nu kuruluşuna önayak olmuştur. O zamanki Milli Eğitim Bakanının Nedim Hocayı Yüksek İslâm Enstitüsü’ne almak istemesi üzerine İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü Hadis Anabilim Dalı’nda öğretim üyeliğine başlamış; ilim tahsili ve akademik çalışmalar için Suriye’ye gitmiştir. Suriye dönüşü Milli Görüş teşkilatlarına eğitim ve konferans çalışmaları için gittiği Belçika’da Fransızcasını geliştirerek doktora imtihanına başlamıştır.
Nedim Urhan Hocanın Milli Görüş’e yakınlığından rahatsız olan üçlü çete ve beraberindeki art niyetli öğretim üyeleri, fakültede kumpaslarla hocayı yıldırmaya çalışmıştır. Nedim Hoca bu entrikalarla 2,5 yıl mücadele ettikten sonra ancak doktorasını bitirebilmiştir.
Hocaya karşı talebelerin yoğun ilgisini gören mahut klik, baskılarına devam etmiş, ancak hoca bütün bu engellere rağmen, dini, imanı sağlam, kaliteli, tavizsiz, alt yapısı sağlam, ümmetçi; bilgi, ihlas, şuur, fedakârlık, heyecan ve ufuk sahibi bir gençlik yetiştirmek için elinden gelen gayreti göstermiştir.
İslâmî mücadeleye İmam Hatip ve Yüksek İslâm Enstitüsü’nde talebelik günlerinde başlamış, gazeteci Raif Ogan, Mehmet Emin Alpkan, Yahudiler ve Siyonizm aleyhinde yazı yazan Cevat Rıfat Atilhan ile muhabbet kurmuş; Necip Fazıl’a mücadelesinde ve mahkemelerinde destek olmuştur.
Türkiye Odalar Birliği Başkanlığı döneminde tanıştığı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocayı ilk gördüğünde hissettiklerini “bilgili, birikimli, ümmetin ve insanlığın dertlerini dert edinmiş, sorunlara İslâm medeniyeti çerçevesinde çare ve çözümler arayan mümtaz bir şahsiyetti” sözleriyle açıklayan Nedim Hoca, yıllarca konferans ve sohbetleriyle “İslâm gençliğinin yetişmesi” için çalışmış, bu uğurda mücâdele vermiştir.
Hocaları büyük Ehl-i Sünnet âlimi Ahmet Davudoğlu’nun “Şeyh Ali”, “Şeyh Nedim” dediğini ve Ali Nar Hoca ile dostluklarının o günlere tesadüf ettiğini anlatan Nedim Hoca, son devrin önemli âlimleri “Ahmet Davudoğlu, Ömer Nasuhi Bilmen, Bekir Haki Yener, Enver Baytan, Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı” gibi Ehl-i Sünnet ulemasıyla irtibatlı olduğunu ve dinde reformist ve yenilikçilere hiç itibar etmediğini anlatmaktadır.
İslâmî İlimler, Kültür ve Edebiyat Vakfı (İSEV), İstanbul Kültür Eğitim Vakfı, Artvinliler Kültür ve Dayanışma Vakfı, DarulErkam Derneği gibi onlarca STK’nın kuruluşunda yer almış, MGV ve AGD’nin hizmetlerinin devamına katkı sağlamıştır.
FethullahGülen’i yıllar önce uyarması
Kendisini “Ehl-i Sünnet vel-cemaat görüşünün sempatizanı kabul eden ve bu görüşü müdafaa eden bir mensubu olarak kıyamete kadar devam edeceğini” ilan eden Nedim Hoca, dinde reform ve Dinlerarası Diyalogla mücadele etmiştir. Hatta mücadeleye başlayanların öncülerindendir. Fethullah Gülen’i bundan tam 40 sene önce uyarmıştır. Bu uyarısını Nedim Hocanın ifâdesiyle nakledelim:
“Fakültede üç tane talebe geldi bana, “hâlâ mehdi-resulü bekliyor musunuz, hocam” dedi bana. Ben “hayrola” dedim. “Mehdi geldi” dediler F. Gülen’i kastederek. Prof. Dr. Osman Çataklı, Prof. Dr. Osman Öztürk ve Prof. Dr. Nevzat Kor beylerle gittim, Zeynep Kamil Hastanesi’nin oradaki evlerine. Sordum; “şu talebe şu talebe, sen tanıyor musun bunları?” “Tanıyorum” dedi. “Bunlar senin mehdi olduğunu söylüyorlar, senin mehdiliğini ilan ediyorlar, bana da söylediler, ne diyorsun bu konuda?” dedim. Durdu, durdu… Hâlbuki ben “F. Gülen mehdi-resul olma vasıflarına sahip değil” dedim. Bu talebeler itiraz ettiler… Sonra tek söylediği şuydu: “Ben saraya mensup Kürt hocanın torunuyum. Ben bu yoldan dönmem.” Dolaylı yoldan “ben mehdiyim” dedi. “O talebeler yanlış söylüyorlar”, diyemedi. Biz onu ve ihanetini kırk küsur yıldır tanıyoruz, asla yolumuz hiç kesişmedi, elhamdülillah…”
İşte, hayatını dinde reform, dinlerarası diyalog, mezhepsizlik ve Peygambersiz İslâm gibi İslam’ın içini boşaltmaya yönelik cereyanlarla mücadeleyle geçirmiş; İslâm davasının yılmaz müdafii Nedim Urhan Hocamızın tarihçe-i hayatının hülasası…