Prof. Dr. Sadettin Ökten, 16 Ocak Pazartesi günü Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi'nde düzenlenen Şehir ve Medeniyet Sohbetleri'nin dördüncüsünde şehirli kimliğinin ögeleri ve inşasından söz etti. Ökten, şehirli kimliğinden söz ederken kendi tecrübeleri, yaşadıkları, dinledikleri, hayalleri, hatıraları,Türkiye’de ve yurtdışında gördüklerinden oluşan bir birikimin sonucunda öznel değerlendirmelerde bulunduğunun da altını çizdi.
Özel insanlar, özel mekanlar, özel olaylar ve dönemlere tanıklık ederek, bunlarla ilgili birikim, bilgi ve görgü sahibi olarak şehirli kimliğini inşa etmenin mümkün olduğunu söyleyen Ökten, mekanda iz bırakan ve mekan inşa eden İstanbul'un özel insanlarından Mahir İz, Ziya Nur Aksun gibi isimlerin şehirli kimliğinde ne ifade ettiğini anlattı.
Mekan inşa etmenin taşları üst üste koymak değil, o mekanı yaşanır hale getirmek, orada bir kültürel iklim oluşturmak anlamına geldiğini belirten Sadettin Ökten, mekan inşa eden bu insanların yaşayışı ve aktardıkları üzerinden bir duygu ve düşünce birikimi oluştuğunu, böylelikle şehirli olunduğunu kaydetti.
Şehrin renklerini hoyratça siliyoruz
Şehrin özel mekanlarını da insanın ruh halinde derin etkiler bırakan güzel manzaralar ve o güzelliklerin beraberinde getirdiği toplumsal yaşam biçimleri olarak değerlendiren Ökten, Kağıthane deresindeki sandal gezintileri ve Kanlıca körfezindeki mehtap safalarının yerini bugün ışıklandırılmış teknelerde İbrahim Tatlıses dinleyerek mangal yapan bir geleneğin aldığını söyledi.
Şehri kimliklendiren kamusal alanlar bahsinde Rami Kışlası, Selimiye Kışlası gibi yapıları ve Beyazıt Meydanı gibi nümayiş mekanlarını da hatırlatan Ökten, Gençlik yıllarında Beyazıt Meydanı'nın nasıl ülkeyi etkileyen gençlik hareketlerine sahne olduğunu yakinen gördüğünü söyledi. "Biz o yıllarda gençler kendileri meydanları fokurdatıyor zannederdik; sonradan öğrendik ki deniz aşırı ülkeler o gençleri fokurdatıyormuş" diye konuştu.
Dönüm noktası sayılan özel ve istisnai hadiselerin hem şehir hem de toplum üzerinde müspet ve menfi hatıralar bıraktığına dikkat çeken Prof. Ökten, Beyoğlu'nda Levanten kültürünün var olduğu yıllar gibi bir daha tekrarlanması mümkün olmayan dönemlerin de şehre kimlik kattığının altını çizdi. "Dünya üzerinde bu kadar renkli bir şehir yok ve biz hoyratça o renkleri siliyoruz, yok ediyoruz. Farklı kültürleri büyük bir şemsiye altında barındıracaksınız ve onlar da size kendi renklerini sunacak ki birlikte yaşama kültürü oluşabilsin" diyen Sadettin Ökten, sözlerine şöyle devam etti: "Şehirli kimliğini inşa etmek için şehre katılmaktan korkmamak lâzım. Şehirle zenginleşirsiniz çünkü çok parametreli bir hayat vardır. Bir şeyler oluyor, bilmiyorum ama merak ediyorum derseniz kimlik ögeleriyle tanışırsınız. Şehrin kimliğini oluşturan insanların hayatını öğrenmeye başlarsınız, şehir adeta bir arkeolojik alan gibi keşfedilmeyi bekler. Bu yavaş gelişen bir süreçtir çünkü kişisel bir deneyimden, eğitimden geçiyorsunuz. Dönemler bitmiş, kişiler ölmüş ama onlarla ilgili yazılanlar, anlatılanlar, anekdotlar var, mekanların bir kısmı duruyor. Bütün bunları bilmek, öğrenmeye başladığımızda adım adım bizde bir görgü oluşuyor. Konuşmalar, jestler değişiyor, nazarlar, kelam, söz, yüz yumuşar."
"Biz yaşadığımız zamanın davranışını yapmak mecburiyetindeyiz ve bunu yapmalıyız. Her çağ kendi görgüsünü yeniden oluşturur ama o görgü dünün devamı olan bir görgüdür. Dolayısıyla muallakta, bağımsız, kendi kendine ya da bir başka etkiyle oluşan bir görgü değildir. Bir önceki neslin görgüsünün bugüne uyarlanmış halidir. Bir öncekinin devamı ve bir sonrakinin esasıdır. Çocuklarımızın görgüsü bizimkinden farklı ama benim devamım." diyen Sadettin Ökten, bu geleneğin aktarımı devam ettikçe bu medeniyetin de var olmayı sürdüreceğini kaydetti.
Dünya Bizim/ Gülcan Tezcan
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.