GÜNDEME gelen her konuda Meclis’te temsil edilen partiler arasında öylesine birbirine zıt görüşler ortaya çıkıyor ki sanırsınız aynı dili konuşmuyorlar. Söz gelimi son anayasa değişikliğinde başkanlık sistemini öngören bir değişikliğin gündeme gelmesi ile birlikte CHP kanadından bu bir rejim değişikliğidir çıkışı yükselirken, iktidar kanadı yaptıklarının rejim değişikliği değil hükümet şeklinin değişmesidir karşılığını veriyor. Buna karşılık MHP cenahı daha farklı bir pozisyonda. Bir yandan parlamenter sistemden yana olduklarını vurgularken, öbür yandan mevcut durumun yasal bir düzenlemeye kavuşturulması gerektiği söyleniyor. Tüm bunlara karşı toplumun neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlaması güçleşiyor. Kısacası, siyasiler gündeme gelen bir konu hakkında toplumu bilgilendirmek ve aydınlatmakla görevli olmaları gerekirken adeta kafa karıştırma yarışına giriyorlar. Bu arada iktidar partisi de başkanlık sisteminin tek adamlığın önünü açacağı ve bir rejim değişikliği anlamına geldiği iddiaları karşısında yapılan anayasa değişikliğinde başkanlık sisteminin değil, cumhurbaşkanlığı sisteminin esas alındığı yönünde görüş açıklamaya başladı. Hâlbuki konu ile biraz ilgisi olan herkes görür ve bilir ki, yapılan düzenlemenin adının Cumhurbaşkanlığı olarak nitelendirilse de yapılan iş başkanlık sistemine geçişten başka bir şey değildir. Çünkü başbakanlık ortadan kaldırılmakta, başkan yardımcısı ya da yardımcıları öngörülmekte, bakan olarak atananlar eğer milletvekili ise milletvekilliği ile alakasının kesileceği gibi hususların ortaya koyduğu sistemin adı başkanlık sistemidir.
Bu arada gündeme gelen bir başka husus ise ailelerinin onaylı ile evlenmiş olan yasalara göre küçük sayılanların karşılaştığı mağduriyeti ortadan kaldırmayı öngören teklif bir anda ortalığın karışmasına yol açtı. Özellikle ana muhalefet sözcüleri bu düzenleme ile tecavüzcü ve istismarcılara af getirildiğini iddia ettiler. Hâlbuki yapılan düzenlemede tecavüzcülerin ve istismarcıların korunması ve affı söz konusu değil. Ülkemizin belli bölgelerinde yaygın olan medeni kanuna göre reşit olmayan, ancak gelişimini tamamlamış erkek ile kızın ailelerinin onayı ile evlenmeleri hususudur. Yasalara göre reşit olmayanların evlenmelerinin hukuken suç olduğu ortada. Ancak, yasaları düzenleyen kurum bu defa söz konusu yasada bir değişiklik yaparak fiziken reşit ancak yasaya göre reşit sayılmayanlar arasında ki evlilikler sebebiyle mağdur duruma düşmüş olanların bu mağduriyetine son verilmesi düşüncesi ile yeni bir düzenleme getiriyor. Eğer mesele tecavüzcünün evlenmeyi kabul ederek cezadan kurtulması söz konusu ise buna kimsenin evet demesi mümkün değil. Ancak, ailelerin ortak kararı ile hatta düğün dernekle evlenmiş yasaya göre reşit sayılmayanların bir-iki çocuk sahibi olduktan sonra cezaevine atılması geride gerçekten mağdurlar ve gözü yaşlı insanlar bırakıyorsa Meclis’in bir çözüm bulmasını tecavüzcüler affediliyor diye karşı çıkmak olsa olsa parti sözcülerinin aynı dili konuşmadıkları için birbirlerini anlamaması ya da anlamak istememesi olarak nitelendirmek yanlış olmaz.
Elbette iktidar ile muhalefetin her konuda yanı şeyleri düşünmesi gerektiğini savunuyor değilim. Böyle bir yaklaşımın mantığı da yoktur. Ancak, ortada bir sorun varsa bu soruna çözüm bulmak iktidarı ve muhalefeti ile parlamentonun görevidir. Mağduriyetin devamı anlamına gelebilecek polemiklerin zarardan başka kimseye yararı yoktur. Toplumun değer yargıları her zaman yaslara uymayabiliyor. Uzun yıllardan beri devam edip gelen adetler ve görenekler ister istemez insanların davranışlarını etkilemektedir. Bu hususu bir yaşanmış bir olayla izah etmek istiyorum. Rahmetli dedem 50 yaşın üzerindeydi sanıyorum. Bir gün büyükanneme, “Hanım bizim seninle resmi nikâhımız yokmuş. Gidelim de nikâh kıyalım” dediğinde büyükannem, “Öyle miymiş” şeklinde kısa bir karşılık verdi. Dedem ise, “Ne olur ne olmaz. Bana bir şey olursa geride fazla bir malım yok ama oturduğun evden çocuklar seni çıkarmasın” diyerek niçin 30 yıl sonra resmi nikâh kıymak istediğini izah etti. Dedemin dediği gibi oldu. Büyükannem dedemin vefatından sonra 20 yıl o evde yaşadı ve o evde vefat etti. Çünkü onlar için evlilik, evlilik bağının gönülde kurulması ile başlıyor, diğerleri hukuki formalitenin tamamlanmasından ibaretti. Yani, bir ticari alışveriş değildi. Bu gerçeği siyasilerin bilmiyor olması mümkün mü?
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.