Soğuk Savaş yeniden mi ısınıyor? İlk anda duyunca ilginç bir çağrışım yapıyor, mantıkdışı gibi görünüyor ama durum da bu soru kadar ilginç. Hem “soğuk” hem de “sıcak” bir durum söz konusu.
2. Dünya Savaşı’nın “muzafferler” safında yer alan iki ülkenin, bir anda dünyanın iki zıt kutbunu oluşturmasıyla şekillenen güç dengesi, 90’lı yıllara kadar bir “dehşet dengesi” olarak süregelmişti. Birkaç defa sıcak çatışmanın ve korkunç bir olasılık olarak nükleer savaşın eşiğine geldikleri olsa bile, bu iki zıt kutup (daha doğrusu iki bela) bu gerilimi “gittiği yere kadar” hem tırmandırdılar hem de sürdürdüler.
Tabii ne pahasına bunu yaptılar? Birçok ülkenin, milyonlarca insanın hayatlarını hiçe sayma pahasına! Birisi komünizm öcüsüyle diğer ülkelere musallat olurken, diğeri de kapitalizm ve emperyalizm karşıtlığıyla yaptı bunu. Bu propagandaların geçerli olmadığı durumlarda da zor kullanarak nüfuz alanlarını genişlettiler.
İki kutuplu dünyanın işleyişi, “dehşet dengesi”nin bozulmasına kadar sürekli bir zıtlaşma ve üstünlük yarışıyla sürdü. Birisinin göz koyduğu veya işgal ettiği yerde, diğeri karşıt güçleri destekledi. Böylelikle neredeyse dünyanın tamamını bu dehşet dengesinin oyun sahasına çevirdiler.
80’lerin ortalarında, Sovyetler’de Gorbaçov’un başkanlığında baş gösteren Glasnost ve Perestroyka’ya kadar bu çekişme devam etti. Nüfuzu altındaki Doğu Bloku ülkelerini demir yumrukla yöneten, bu esnada kendi ekonomik ve siyasi sistemini de dünyanın gidişatına ayak uydurur bir şekle sokamayan Sovyetler, kendi bünyesindeki diğer milletlerden yükselen protesto seslerine de kayıtsız kaldı. Halihazırda insani yönü hiçe sayan ve yoğun bir baskı ile hüküm süren Sovyet rejimi, Gorbaçov’un açıklık ve değişim politikalarıyla istenen dönüşümü gerçekleştiremedi. Ve neticesinde çöktü.
Bu çöküş, ABD’nin kendisini “dünyanın jandarması” olarak tanımlamasına neden oldu. Dengeleyecek bir gücün olmayışıyla tek kutuplu bir hale gelen güç dengesi, ABD’yi daha da pervasız ve işgallerinde daha da insafsız kıldı. ABD ile Sovyetler arasındaki (içinde nükleer çatışma riskinin de olduğu) “dehşet dengesi” bitti, ancak yerini daha da dehşet bir manzaraya terk etti yani.
Her hastalıklı güç gibi kendisine düşman aramaya başlayan ABD, yani ırkçı emperyalizm, çareyi İslam’a karşı yeni bir Haçlı Seferi’nde buldu. Ne idüğü belirsiz ve türedi terör örgütleriyle dünya genelinde İslam, terörle ilişkilendirmeye çalışıldı. Bu sırada da, Büyük İsrail’in kuruması, yani BOP tam gaz uygulanmaya devam edildi.
Kendisini “özgür dünya”nın sesi olarak niteleyen, yaptığı işgalleri “demokrasi ve özgürlük götürmek” diye açıklayan ABD, müthiş bir pervasızlıkla İslam alemini kendi niyetleri çerçevesinde yeniden tasarlamaya girişti. Bunun fitilini de karanlık 11 Eylül olayını bahane edip Afganistan’ı işgal ederek ateşledi. Sonrasında Irak işgali, Libya’nın işgali, Arap baharı, Mısır darbesi, Pakistan’ın kargaşaya sürüklenmesi, bilumum İslam ülkesinin iç karışıklığa uğratılması geldi. Yani, “ılımlı İslam” çerçevesinde hedeflenen adımlar atıldı. Amaç, tabi ki Büyük İsrail’e giden yoldaki “dikenleri” ayıklamaktı!
Son olarak da Suriye meselesi yine bu amacın bir yansımasıdır. Koca bir ülke iç savaşa sürüklenmiş durumda, adını sanını birçok kimsenin duymadığı yeni yeni terör şebekeleri türüyor ve hem bölgeye hem de Türkiye’ye musallat oluyor. Koca bir ülke resmen boşaltılıyor.
Bakın, eski alışkanlıklar depreşiyor. Soğuk Savaş yeniden horluyor adeta. ABD, Almanya’ya yüzlerce tank, kamyon ve askeri malzeme gönderirken, “Bu, Doğu Avrupalı müttefiklerimizi ABD’nin sürekli taahhüdü altına aldığımızın sadece bir işaretidir” diyor havalı havalı. Daha önceden Avrupa’nın ortasına S-300 ve İskender füze sistemleri yerleştiren Rusya ise şimdilik sessiz bu hamleye.
Diğer taraftan ise ABD istihbarat birimleri, ısrarla Rusya ABD seçimlerine etki etmeye çalıştı diyor. Yeni başkan Trump’ın muhalefetine rağmen hem de.. Adeta yeni başkanı Rusya’ya karşı kışkırtma gayretiyle…
Tek kutuplu dünyada istediği gibi at koşturan ABD, palazlanan Rusya’ya karşı yeniden Soğuk Savaş düzenine geçmeyi planlıyor belki de.
İslam alemi ise iki kötüden birini seçme gayretinde maalesef.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.